
ATİNA Saffet EMRE TONGUÇ
ATİNA
Gitmesi kolay, yemekleri lezzetli, birçok Avrupa kentine nispeten hesaplı ve hepsinin ötesinde sıcak, samimi, bizden… Atina renkli tavernaları, şıkır şıkır caddeleri, tarihi bugüne taşıyan miraslarıyla bekliyor sizi. Şehri tanımak için nerelere gitmeli, nerede yemek yemeli, nerelerde eğlenmeli?
Syntagma Meydanı
Atina’nın kalbi, Syntagma Meydanı. Syntagma, anayasa demek. Meydana hakim Parlamento binasının önünde, geleneksel giysileri ile Evzoni’lerin nöbet değişim törenlerini izleyebilirsiniz. Askerler Parlamento Binası önündeki Meçhul Asker Anıtı önünde aralıksız nöbet tutuyorlar.
Kolonaki Meydanı
Syntagma Meydanı’nın hemen yukarısında lüks kafelerin ve özellikle marka mağazaların yer aldığı Kolonaki Meydanı var. Burada mutlaka bir yürüyüş yapın. Meydandan aşağı doğru uzanan Ermou ise yayalara ayrılmış ve zevkle yürünebilecek caddelerden biri.
Omonia Meydanı
Omonia Meydanı şehrin merkezi noktalarından bir diğeri. Meydandan Stadiou istikametinde yürürseniz, hem alışveriş merkezlerini hem de Klathmonos ve Kolokotroni Meydanları’nı görebilir, Ulusal Tarih Müzesi’ne ulaşabilirsiniz.
Psiri ve Plaka
Atina’da, gece yaşamı, Psiri ve Plaka tavernalarında renkleniyor. Atina’da iki geceniz varsa; bir gece Psiri, bir gece de Plaka’da geçirilebilir. Plaka Akropolis’e yakın bir bölge. Sadece belli yerlerde araç girişine izin var. Her köşesinden müzik seslerinin sokağa taştığı meşhur Yunan tavernaları saracak etrafınızı. Bazı tavernalar, küçük guruplarla yerel dans gösterileri de sunuyorlar. Yaklaşan yeni yıl öncesi özel bir program olup olmadığını kontrol ederek plan yapabilirsiniz. Mutlaka rezervasyon yaptırarak gidin.
Akropolis
Atina denince herkesin gözünün önüne ilk gelen kare tüm görkemiyle Akropolis olur. Akropolis’in, kelime anlamı “yüksek şehir.” Demokrasinin doğduğu yer bu akropol kabul ediliyor. İçinde göreceğiniz en önemli yapı ise Parthenon Tapınağı. M.Ö. 5. yüzyılda sadece 10 yıl gibi hayret verici bir sürede inşa edilmiş. Daha hayret verici olansa, restorasyonunun 40 yıldır bitirilememiş olması. Tapınağın adı Tanrıça Athena’ya atıfla Parthenos yani “bakire” konmuş. Bir dönem Hristiyanlar kilise, Osmanlı ise cami olarak kullanmış. Yangınlar ve savaşlarla çok zarar gördüğü için eski halinin büyük bölümü günümüze ulaşamamış. Herodes Atticus Tiyatrosu, Akropol’ün en büyük sosyal etkinlik alanıymış. Hala çeşitli kültür-sanat etkinlikleri burada düzenleniyor. Aynı işlevi gören ama daha küçük diğer yapı ise Dionysos Tiyatrosu. Akropolis’in giriş kapısına da özellikle dikkat edin. Ne yazık ki orijinali ulaşamamış günümüze ama Berlin’deki ünlü Brandenburg Kapısı onun birebir kopyası olarak tasarlanmış.
Anafiotika
Akropolis’i çıkmak için epey efor sarfetmeniz gerek. Ama dönüş yolu daha keyifli ve hazır hava da soğukken sıcacık mola verilecek duraklarla dolu. Tepenin eteklerinden aşağıya doğru inmeye başladığınızda şehirde Yunan esintisini en çok hissedeceğiniz manzaralarla karşılaşacaksınız. Bu bölgenin adı Anafiotika. Atina genellikle kısa ziyaretlerin adresi olduğu için birçok turistin es geçtiği bir bölge, giderseniz atlamayın, mutlaka görün. Birçok küçük, sevimli kafe göreceksiniz. Seçin, beğenin ve birinde mola verin. Anafiotika küçük Anafi anlamına geliyor. Kiklad Adaları arasında yer alan Anafi’den gelenler tarafından tıpkı oranın yerel mimarisine göre kurulduğu için bu ad verilmiş.
Kurtlar Tepesi
Eğer Akropolis’e tırmanmak yetmediyse, biraz daha yukarı çıkabilirsiniz. Bu tarihi tepeyi bile kuşbakışı görebileceğiniz daha yüksekte bir tepe daha var; Lykkavittos Hill. Kurtlar Tepesi anlamına geliyormuş. Yorulmak nedir bilmiyorsanız, Plautarchou Sokağı’nı kullanarak tepeye tırmanabilirsiniz. Ama ayaklarınız isyan noktasına geldiyse, aynı sokakta yer alan fünikülerle çıkma şansınız da var.